Roman (Yabancı)

Lost / Nesli Tükenen Tür

lost_nesli_tukenen_tur_2007_8_4

Oceanic Havayolları’nın 815 no.lu uçağının düşmesiyle her şeylerini yitiren 48 yolcu, kendilerini ıssız, tropik bir adada bulurlar. Dostlar, düşmanlar, aileler ve yabancılardan oluşan bu gruptakilerin hayatta kalmak için birbirlerine ihtiyaçları var. Ama adada hayat, hiç de kolay olacağa benzemiyor.
Çevreci Faith Harrington, grubun adadaki yaşam mücadelesinde önemli bir rol oynayabilir. Ancak 815 no.lu uçağa binmeden önce hayatında gelişen olaylar, onu suçluluk ve güvensizlik içinde bırakmış.
Faith, bir yandan geçmişindeki olaylarla boğuşurken bir yandan da yeni ve düşman bir çevrede yabancılarla kuşatılmış olduğu gerçeğiyle başa çıkmak zorunda.
Bu gizemli, yenidünya Faith’e hayatında temiz bir sayfa açması için bir fırsat sunacak mı? Yoksa o da adanın ölümcül tehlikelerinden birine kurban mı gidecek?
UYURKEN GÖZ KAPAKLARI BİRBİRİNE yapıştığı iğin. Faith gözlerini açamadı. Bilinci yavaş yavaş yerine geldi. Korkunç bir şey olduğu hissiyle sinirleri bozularak, gözleri kapalı, hareketsiz yatmaya devam etli. Neden rüyalarını hiç hatırlayamıyordu ki? Gözlerini açar açmaz arkalarında sadece bir ruh hali veya kafa karıştıran bir haber bırakıyor ve dans ederek uzaklaşıyorlardı… Eksik kalan ayrıntıları hatırlayabilmeyi hep denerdi.
Faith arkasında keskin bir şeyin onu rahatsız ettiğinin fark edince yer değiştirdi. Eski yatak yaylarının gıcırtısı yerine, yaprakların hafif çıtırtılarını ve altındaki sancıyı duydu.
Gözlerini açtı. Gördüğü ilk sey. güneşe doğru ucan bir kusun yeşil, kırmızı, turkuaz ve parlak kahverengi renklerinde tüyleriydi.
Heyecanlandı. Hâlâ rüya mı görüyordu? Yoksa bu gerçekten de…
Düşünmeye devam ederken korkunç bir çığlık duydu. Bir saniye sonra anlayamadığı diğer seslerin yanı sıra iniltileri, çığlıkları, ağlamaları, umutsuzca yardım çağıran sesleri duydu. Karmakarışık bir dakikadan sonra duyularının kabul ettiği kafa karıştıran bütün hisleri reddeden zihni boşaldı.
Neredeydi?
Daha sonra hatırladı: Uçak! Hatırladığı şeylerle ürperdi: Şiddetli türbülans, ani düşüşü durdurmak için uğrasan cihazların sesleri, plastik bir uzantı gibi tavandan yüzünün önüne düsen oksijen maskesi, uçak düştükçe tekrar tekrar hissettiği hava boşluğunun dünyanın en korkunç hız trenindeymisçesine verdiği mide bulandırıcı his.
Daha sonra her sey karardı. Ya şimdi?
Faith doğruldu; sert kenarlı bir tas avuç içini kesmişti. Acıyı Önemsemeden sendeleyerek ayağa kalktı. Vücudu ağrıyor, sızlıyordu ve dengesini kuramıyordu. Bu duruma beyni de ayak uydurmuştu. Bu kadar belirsizlik hissi sanki bütün varlığı panik içindeymiş gibi başının dönmesine neden oluyordu.
Yer yer güneş ışıklarının vurduğu bir ormanda yalnızdı. Gür sarmaşıklar daha önce hiç görmediği tropik ağaçların gövdelerine sarılmıştı. Palmiyeler gökyüzüne kadar uzanıyor, tepeleri nemli havadaki esintiyle dalgalanıyordu. Çiçek lerın kokusuyla gözlerini yeşilliğin arasında parlayan tropik bahar çiçekleri kümesine çevirdi
Manzara güzeldi; hatla neredeyse cok güzeldi; doğal olamayacak kadar güzel rengarenk bir resim veya lam ortasındayken bile gerçek olamayacağı belli olan bir rüya gibiydi Uçağın motorundan geldiğini tahmin ettiği çığlıklar ve yüksek mekanik sesler onları boğan ve gerçekdışı yapan ağaç yaprakları taralından susturulmuştu
Faıth. titreyerek yakınındaki ağaç gövdesine dayanıp birkaç derin nefes aldı Nefes almayı hatırladığında (alveralver} ara ara daha önce gerçekten hissettiği panik duygusuna kapılabılıyordu.
Kendini sakinleştirmeye çalışarak ciğerlerini ardı ardına derin nefesler almaya zorluyordu Yan gözle baktığında, hareket eden bir parıltı dikkatim çekti. Kalasım çevirdiğinde yuzune çok yakın, ıkı ayak uzunluğunda, bir dalın üzerinde kıvrılmış duran zümrüt yeşili bir yılan gordu. Sürüngen, oval gözleri ite ona bakıp çatallı dilini ileri gen oynattı.
Dolambaçlı vücudu dalda zarif bir şekilde hareket ederken yılanın Morelia Viridis (Ağaç Pitonu) olduğunu düşündü.
Yılanı görünce sanki yabancılarla dolu bir odada tanıdık bir yüz görmüş gibi kendini daha sakin ve rahat hissetti. Yılan, dalın sonuna geldiğinde bir yaprak yığınının içinde kayboldu ve Faith ne yapacağına karar vermeye çalışarak birkaç derin nefes daha aldı.
Bacağında zonklayan bir acı hissedince aşağıya baktı. En güzel eleği dikiş yerinden yırtılmıştı, ipek bluzu çamurlanmış ve kirlenmişti. Ayağında ayakkabıları da yoktu. Kollarında çizikler vardı ve hissettiği acı, sol incik kemiğindeki kesik yüzündendi. Fakat şartlar göz önünde bulundurulduğunda oldukça iyi bir halde olduğu söylenebilirdi.
Ağaçların yapraklan arasından gözüken mavi gökyüzü parçasına bakarak şaşırtıcı diye düşündü. Pilot bu ormana acil iniş mı yapmıştı? Eğer öyleyse burada neden yalnızdı?
O an, düşünmek aşırı zor geldi ve soru sormayı bıraktı. Onun yerine, gelen seslerin kaynağına baktı. Korku içinde haykıran bir kadın sesi duyunca kalp atışları hızlandı. Sıkıntı içinde birini gördüğünde veya duyduğunda ilk güdüsü, her zaman olduğu gibi, yanına gitmek ve yapabileceği bir şeyler olup olmadığına bakmaktı.
Uzun bir süre ağaç gövdesine dayalı donmuş bir halde durdu. Beyni, soğuk havada kıs uykusundan uyanmış bir yılan gibi tembelce çalışıyordu. İçinde bir yerde bu çarpmanın hayatında ki en korkunç olaylardan biri olduğunu hissetti. Kız kardeşi o olayları Faith’in “keşke” anları olarak adlandırırdı Keşke bunlar olmasaydı. Keşke zamanı geri döndürebilseydi. her şeyin farklı olmasını sağlayabilseydi. Keşke…
Uzakta bir yerde bir kus keskin bir şekilde otlu. 5esle birlikte Faith sersemliğini üzerinden attı. Bu, o anlardan biri değildi. O anlar ona asla iyi gelmezdi; hatta genellikle her şeyi daha kotu yaparlardı. Eğer Avustralya gezisinden olumlu bir tek sey öğrendiyse bu da, oydu.
Beyni tekrar çalışmaya başlayınca cevap belirgin hale geldi. Korkunç seslere doğru gitmeli, neler olduğunu öğrenmeli ve eğer gerekliyse yardım etmeliydi. Çığlıkların ve diğer seslerin geldiğini düşündüğü yönü hızlıca tahmin ederek sığındığı küçük yerden çıktı ve ağaç yapraklarının çevrelediği yolda gitmeye başladı.
Arkasında ince bir dal, silah sesi gibi çıtırdadı. Faith, korkarak hızla etrafında döndü. Biraz uzakta büyük bir ağacın benekli gövdesine dayanmış. Faith’e arkası dönük, dalgalı, uzun, kestane rengi saçları olan uzun boylu, zayıf bir kadın duruyordu. Üzerinde kahverengi pantolon ve dalgalı beyaz, pamuklu gömlek vardı.
Faith düşünmeden “Merhaba,” dedi.
Kadın, omzunun üzerinden Faith ite karşılaşmaktan korkmuş gibi baktı. Bir süre yerinde donmuş bir şekilde durarak Faıth’ı yanıtlamadı. Yüzü kirlenmiş ve alnı terlemışti. Belirgin elmacık kemikleri ve zeki bakan gözleri ile Faıth ile aynı yaslarda gösteriyordu.
Sonunda yabancı, sesi hafifçe titreyerek “Merhaba.” dedi.
Faith kadının hâlâ arkası ona donuk, omuzlan tine doğru düsmüs olarak dikildiğini fark etti. Karnının üzerinde kırılmış olabilecek kolunu mu yoksa gövdesindeki bir yarayı mı tuttuğunu merak etti.
Faith endişeyle “Yardıma ihtiyacınız var mı? Yaralandınız mı?” diye sordu.
“İyiyim.”
Faith, arkasını dönmesini bekleyerek ona doğru bir adım attı. Fakat kadın, tedbirli bir şekilde omzunun üzerinden bakarak sırtı Faith e dönük durmaya devam elti. Normalde Faıth mesajı alır ve vazgeçerdi. Fakat bu durumda hiçbir sey normal değildi.
Faith yabancıya doğru bir adım daha atarak “Herkes nerede?” diye sordu. “Uçak… Uçakta mıydınız?”
İkinci soru ağzından çıktığı anda aptalca geldi. Bu kadın başka nereden gelmiş olabilirdi ki?
Fakst yabancı fark etmiş gibi değildi. “Kumsal,” diye cevapladı. “Diğerleri kumsalda.” Kafasıyla sağ tarafı işaret etti.
Faith acık gökyüzünü ve ıslak ağaç yaprakları olan yolu fark ederek o yöne dikkatlice baktı. “Teşekkürler,” dedi. “Acaba biz…”
Arkasını döndüğünde cümleyi tamamlayamadı. Kadın gitmişti.
Faith gördüğü gizemli genç kadının gerçek olup olmadığını düşünerek gözlerini kırptı. Sahip olduğu ilk şans neden böyle yok olmuştu? Neden arkasını dönüp Faith ile yüz yüze gelmek için bu kadar isteksizdi? Yü2ündeki o bakış ne anlama geliyordu?
Faith, bütün bu soruların yanıtlarının ve daha fazlasının kadının bahsettiği kumsalda olabileceğine karar vererek döndü ve kadının işaret ettiği yöne doğru gitti Dikenli ağaç dallarından ve sivrisinek kümesinden kaçındı ve nem yüzünden üzerinden su damlayan yaprakların olduğu yoldan gitti. Oradan gitmek kolay değildi. Ormanın kenarına geldiğinde terden sırılsıklamdı. Ayaklan keskin taslara ve diğer şeylere basmaktan yarılmış, derisi soyulmuştu.
Fakat yapraklı bir dalı yana doğru çektiğinde önüne çıkan manzarayı görünce bunların hepsini unuttu. iri metal parçaları kumsal boyunca yerlere saçılmıştı. Uçağın gövdesinin büyük parçaları sanki kızgın bir dev tarafından parçalanmış gibi dağılmıştı. Birkaç metal parçası, mide bulandıran, pis kokulu bir duman çıkararak yanıyordu. Tahrip olmuş bir kanat, mavi gökyüzüne doğru dikilmişti. Dumanlar ve manzarayı yutan ateş. Faith’in gözlerini yaşarttı.
Uçak düşmüştü. Başta sandığı gibi bir iniş yapılmamıştı; uçak bu kumsalda parçalanmıştı. Faith, bir an olanları anlamaya çalışarak bakakaldı.
Kumsalda diğer insanlar da vardı. Birçoğu oradaydı. Dumanların arasından sendeleyerek çıkıyorlardı. Her biri diğerine yardım ediyordu. Panik olmuş bir şekilde etrafta koşuşuyorlardı. Oturuyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Çılgınca diğerlerinin isimlerini bağırıyorlardı.
Ve ayrıca, hareket etmeyen birileri de vardı.
Faith zorlukla yutkundu; heyecanını bastırdı. Bu. Sıdney’de, kongre merkezindeki vahşi gösterilerde hissettiğinden daha güçlü, daha sert bir şeydi.

2
“HEY HEY, BU DA NE! Hayır deyin haine!.. Hey hey, bu da ne! Hayır deyin haine!..”
Faith, Üniversite Caddesinin kösesini döndüğünde ve protestocuları gördüğünde bir süre şaşkınlık içinde kalakaldı. Yaklaşık iki düzine kadardılar; ana fen binasının önünde, pankartlarını sallayarak ve yumruklarını sıkarak slogan atıyorlardı. Güzel bir Ortabatı öğleden sonrasıydı ve cadde üzerinde birçok insan vardı. Bazı insanlar, islerine veya derslerine yetişebilmek için yoldan geçmekte acele ettiklerinden protestoculara tepki gösteriyordu. Bir grup polis, binanın önündeki bisiklet demirlerine dayanmış, protestocuları zevkle izliyor, ellerindeki nöbet çubuklarını tembelce sallıyorlardı.
Faith. ne kaçırdığını merak ederek biraz ilerledi. Bilimsel araştırması için yaptığı deneylerle çok meşgul olduğundan son birkaç haftadır kampus gazetesini okumaya fırsat bulamamıştı.
…..

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Görüşme Odası

Editor

Arı Kovanına Çomak Sokan Kız – MILLENNIUM III

Editor

Philip K. Dick – Yüksek Şatodaki Adam

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası