Tarih

Tarihin Tartışmalı Padişahı Abdülhamid (Cep Boy)

1524971249727099

Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. Padişahı Sultan II. Abdülhamid; İngilizlerin, Ermeni Komitacılarının ve onlara çanak tutan bazı İttihatçıların dediği gibi “KIZIL SULTAN” mı?

Siyasi hatalarını, kişisel kusurlarını birer keramet derecesinde göstermek, daha da ileri giderek kutsallaştırmak çabasındakilerin iddia ettikleri gibi cennet-mekân “ULU HAKAN” mı?
Yoksa; maaşlarını muntazam alamayan asker, memur ve askeri yatırım önerilerinin fazla dikkate alınmadığını zanneden kurmay sınıfı ile, kendisinden bekledikleri çıkarları sağlayamayan muhaliflerinin dediği gibi “PİNTİ HAMİD” mi?

“Tarihin En Tartışmalı Padişahı: Abdülhamid”; Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflayıp Avrupa’nın Osmanlı’nın kaderini çizmeye başladığı ve ne zaman ölecek diye gözünün içine baktığı bir dönemde, iç ve dış politikaları ile Osmanlı Devleti’ne 33 yıl gibi bir zaman kazandırmada büyük payı olan Sultan II. Abdülhamid’i tanımanız ve döneme bambaşka bir pencereden bakabilmeniz için hazırlanmış

İÇİNDEKİLER
BAŞLARKEN.
Birinci Bölüm
SULTAN ABDÜLMECİD.
SULTAN ABDÜLAZİZ
SULTAN V, MURAD.
II. ABDÜLHAMİDİN TAHTA GEÇİŞİ.
II. ABDÜLHAMİD TAHTA GEÇTİĞİNDE
DIŞARIDAKİ DURUM
93 HARBİ
KIBRIS’IN ELDEN ÇIKIŞI
I. MEŞRUTİYET
I. MEŞRUTİYET MECLİSİNİN AÇILIŞI
ALİ SUAVİ VE ÇIRAĞAN SARAYI OLAYI
DUYUN I UMUMİYE
YİLDİZ MAHKEMESİ.
ERMENİ MESELESİ
YILDIZ SUİKASTI.
II. MEŞRUTİYET.
31 MART VAKASI
HAREKET ORDUSUNUN İSTANBVLA GELİŞİ.
II. ABDÜLHAMİD’IN
TAHTTAN İNDİRİLMESİ (HAL’İ).
II. ABDÜLHAMİD’IN ÖLÜMÜ.
İkinci Bölüm
SULTAN II. ABDÜLHAMİD’IN KİŞİLİĞi
SULTAN HAMİD VE HAFİYE TEŞKİLATI
BASIN, SANSÜR VE FOTOĞRAF.
EĞİTİM.
ABDÜLHAMİD VE SANAT.
ABDÜLHAMİD VE SAĞLIK.
ULAŞIM VE ŞEHİRCİLİK.
II. ABDÜLHAMİD’IN DIŞ POLİTİKASI
SULTAN HAMİD VE SONRASI
SON SÖZ
KAYNAKLAR

BAŞLARKEN
II. Abdülhamid 19. yy sonlar: ile 20. yy başlarında dünyanın üzerine en çok konuşulan bir kaç şahsiyetinden biri olmuştur. Hakkında değişik dillerde yapılan yayınlar binlerce dersek, hiç de abartmamış oluruz Tarihimizde de tartışma konusu olan padişahların en başta geleni ve hatla en çok tartışılanıdır.
Rahmetli hocamız Prof. Dr. Halil Demircioglu; bir tarihi olguyu iyi anlayabilmek için neden ve niçinlerinin üzerinde Önemle durmak, bir matematik problemi çözer gibi hareket etmek gerekir derdi.
Kendi kendimize niçin sorusunu sorduğumuzda cevaplarını da bulabilmeliyiz.
Osmanlı İmparatorluğunun 34. Padişahı Sultan II. Abdülhamid; İngilizlerin, Ermeni komitacılarının ve onlara çanak tutan bazı ittihatçıların dediği gibi ‘KIZlLSULTAN mı?
Siyasi hatalarını, kişisel kusurlarını, birer keramet derecesinde göstermek; daha da ileri giderek kutsallaştırmak çabasında olan bazılarına göre de cennet mekan “ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN”mı?
Yoksa; zamanında maaşlarını muntazam alamayan asker, memur ve askeri yatırım önerilerinin fazla dikkate alınmadığını zanneden kurmay sınıfı ile, kendisinden bekledikleri çıkarları sağlayamayan muhaliflerinin dediği gibi “PİNTİ HAMİD” mi?
Bu lakaplarla günümüz siyasi arenasına kadar yansıyan II. Abdülhamid, ne yazıktır ki aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, bu gün yaşıyormuş gibi hâlâ bazı kesimler tarafından olumsuz siyasi hücumlarla karşı karşıya bırakılmakta. Buna karşılık diğer bir kesim de Abdiilhamid’i savunma ihtiyacını adeta bir görev saymaya devam etmekledir.
Olayları, gerçekleri ve bunları bire bir yaşayan kişileri iyi tahlil etmeden hücum vermek ne kadar sağlıklı olur bilinmez.
Elinizdeki kitapla; Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflayıp Avrupa’nın Osmanlı’nın kaderini çizmeye başladığı ve ne zaman Ölecek diye gözünün içine baktığı bir dönemde, iç ve dış politikaları ile Osmanlı Devletine 33 yıl gibi bir zaman kazandırmada büyük payı olan II. Abdülhamid’i tanımanız için, hakkında yazılmış yazı ve kaynaklardan aldığım pasajları, adeta alt alta dizerek bilgi ve fikir edinmenizi sağlamaya çalıştım.

Mustafa Kemal PEKDEMİR EgekentİZMİR Aralık 2006

33 yıla yakın bir zaman içinde Osmanlı tahtında hüküm sürerek tarihte yerini alan II. Abdülhamid’i bu günlere aktaran çeşitli bilgi, belge ve kaynaklar, her nedense daima bir ikilem içinde bulunmuşlar. Onu ya çok iyi ve mükemmel, ya da çok kötü ve berbat bir hükümdar olarak gören bir mercek altında bakmamıza sanki özel bir gayret sarfetmislerdir.
Göz ardı edemeyeceğimiz kaynaklar ve mümkün olduğu kadar doğru saydığımız bazı eserler ışığında kendi merceğimizle II. Abdülhamid’e bir de biz bakalım.
Konumuz 11. Abdülhamid olunca, onu daha iyi tanımak için padişah olmasını sağlayan amilleri de iyi bilmek gerekir zannederim. Bu bakımdan ilk önce Abdülhamid’in babası, Osmanlı İmparatorluğunun 31. padişahı Abdülmecîd’i, amcası 32. padişah Abdülaziz’i ve ağabeyi 33. padişah V. Murad’ı kısaca tanımakta fayda var kanısındayım.
SULTAN ABDÜLMECİD
1839’da, 16 yaşında padişah olan Abdülmecid’in, şehzadeliği ve veliahtılığı dönemi kafes arkasında geçmemiştir. Çağına uygun bir eğitim gördü. Zamanın diplomasi dili olan Fransızca’yı çok iyi bilir, Fransızca gazete ve mecmuaları devamlı okuyarak batı ile teması yakından takip ederdi. Batı musikisini, Türk musikisine tercih ederdi. Piyano çalan ve baloya giden ilk padişahtır. Modern yapısından kaynaklanan bu vasıflarıyla kendisinden önce gelen 30 padişahtan kesin çizgilerle ayrılır.
Mevsimine göre istanbul’un muhtelif yerlerindeki köşklerinde ve saraylarında oturuyordu. Aynı zamanda iyi ata binerdi.
18S6’da İslahat Fermanı onun zamanında ilan edildi. “Devri, Türkiye için bir değişim ve yenileşme devresi oldu.”1 İsraf derecesinde cömertti. Şehrin imarıyla çok ilgilendi. Avrupa’dan alınan borçlarla ve yine Avrupa’dan getirttiği usta ve mimarlarla saray ve köşkler yaptırttı. Avrupa’da prestiji büyük, dış siyaseti parlaktı.
Mutaassıplar tarafından sevilmez, yaşayışı ve davranışlan Türk geleneklerine aykırı görülürdü. Şanslıydı, çünkü devrin en büyük devlet adamları Mustafa Reşit Paşa, Ali ve Fuad Paşalarla çalıştı. Zamanında her türlü faaliyetleri bizzat kontrol etmesine rağmen idareyi değerli ellere bırakıp kendisi saltanat sürüyordu. Zevk ve selasiyia, içki ve kadına düşkünlüğü her geçen gün artıyordu. Neticede ince ve narin olan vücudu bu hayata fazla dayanamadı. 25 Haziran 1861 yılında 38 yaşında veremden öldü.
SULTAN ABDÜLAZİZ
25 Haziran 1861’de ağabeyinin ölümü üzerine 31 yaşında Osmanlı tahtının 32. Padişahı olarak hüküm dar oldu. Ağabeyi Abdülmecid’in aksine iri yapılı, bizzat güreş tutan, at, cirit, av gibi sporlara düşkün, Türk musikisini seven, ney çalıp, beste yapan bir padişahtı. Askerliğe bilhassa denizciliğe çılgınca meraklı, vatansever, kahraman ruhlu, iyi niyet sahibi bir şahsiyetli. Halkın kendisine büyük sempatisi vardı.
15 yıl süren hükümdarlığının ilk on senesinde Ali ve Fuad Paşaları devamlı şekilde iktidarda tutması sonucunda dengeli, nispeten tutumlu bir hayat yaşadı. Yurt içi ve yurt dışı seyahatlere katılmış ama gezip gördüğü bu yerlerden devleti ve memleketi adına bir ilham, bir ders alamamıştır.
Saltanatının son beş yılında İse, birinci sınıf devlet adamlarından mahrumdu. İsraf derecesinde artan ve aşan cömertliği ile ağabeyi Abdülmecid’i nerede ise aratır duruma gelmişti. “Tahta geçtiği zaman 90 milyon altın olan devlet borçları, Sultan Aziz’in 15 yıllık saltanatının sonunda 196 milyon altını buldu. O devirde bu meblağ gerçekten büyüktü.”‘
ilk yıllarda, liberal ve memkeketi düşünen bir politika çizen Abdülaziz, saltanatının son yıllarında bir mirasyedi gibi davranıp, hareketlerini tenkit edenlere kızıyor, Meşrutiyet sözünden huylanıyordu. Namık Kemal’i tevkif ettirerek Kıbrıs’a sürdü. Bu ve buna benzer hakeretleri ile halkın, bilhassa aydınların sevgisini hızla kaybediyordu. 1839’dan önceki mutlakıyet sanki yeniden hortlamış, Tanzimat bozulmuştu.
Değersiz bir devlet adamı olan Mahmut Nedim Paşayı, kendi şahsi arzularına hizmet edecek bir şahsiyet gören Abdülaziz, ona son derece itimat etmiş ve bu da kendisinin sonunu hazırlamıştır.
Cesur, kindar, ahlaksız ve zalim serasker Hüseyin Avni Paşa; Çalışkan, kaabiliyetli. iyi bir idareci, aşırı derecede kendisine güvenen ve aynı zamanda hayalperest Mithat Paşa; Zeki kültürlü, korkak ve kurnaz sadrazam Mütercim Rüştü Paşa; Menfaatkâr ve zavallı bir şahsiyet olan şayhülislam Hasan Hayrullah Efendi’den kurulu komite ve yandaşları 30 Mayıs 1876 darbesiyle Sultan Aziz’i tahtan indirmişlerdir. Tahtan indirildiği beşinci günün sabahında bilekleri kesilmiş olarak bulundu, intihar etmiş denilerek olay kapatıldıysa da Hüseyin Avni Paşa tarafından öldürtüldügü şüpheleri kuvvet kazanmıştır.
SULTAN V. MURAD
Şehzade Murad Efendi, Sultan Abdülaziz’e karşı olan, yukarıda anlattığımız tertibi yakinen biliyor ve tertipcilerle görüşüyordu. Darbenin 31 Mayıs’ta olacağı hesaplanmıştı. “Murat Efendi o askerlerin gelip kendisini dairesinden çıkarmasını istemişti. Buna sebep olarak; eğer darbe başarı kazanamazsa amcasına karşı masum olduğun iddia edecekti. Ancak Süleyman Paşanın ısrarıyla darbe 30 Mayıs sabahı na alındı. Veliaht’a haber verilmedi. Kararlaştırılan günden bir gün öncesi dairesine asker dolduğunu gören Murad Efendi, darbeyi öğrenen amcasının kendisini tevkif ettirdiğini sanarak”‘ hayatından bir anda ümidini kesmiş ve büyük bir şok geçirerek “istemem ben padişahlık istemem” diye bağırarak aklını kaybetmiştir.
Topkapı Sarayı’ndan saltanat tahtı getirilemediği için alelade bir taht üzerine padişahlığı kabul etti. Bu sırada manasız sırıtması ve el kol hareketleri yaptığı görüldü.
Sultan Murad, 1840 yılında doğmuş Tanzimat devrinin ilk şehzadesiydi. Babası Abdülmecid ona “Murad” adını vermekle devletin istikbali hakkındaki iyi niyetlerini de ifade etmek işlemişti.’
…..

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Francis Balle & Gerard Eymery – Yeni Medyalar

Editor

Demir Küçükaydın – Geleceği Geçmişten Geçmişi Gelecekten Kurtarmak

Editor

Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası