Adama mektubu verirken sırtımda hafif bir ürperme gezinmedi dersem yalan olur; çünkü dev gibiy vücudumun altında kayıyordu âdeta. Gözlerim ise açıktı. Sonra birden Renzo’nun kalkıp odada bir tur attığını, sonra da ağır adımlarla bana yaklaştığını gördüm. Niyetini anladığım halde aldırmadım. Ürpermedim bile. Renzo ayağını kaldırdı, onu geri geri çekti, sonra birden kaburgalarıma gömdü pabucunu.
Bir ikinci, bir üçüncü, bir dördüncü tekme takip etti o ilkini. Her tekme kaburgalarımda yeni bir yara açıyor gibi geliyordu bana. Ama ne gariptir artık en hafif bir acı bile duymuyordum artık. Birden az evvel kolanını tutan adam konuştu — «Delikanlı bayıldı, Şef. Ağzından hırıltı bile çıkmıyor artık. Bu kadar acıya katlanır mıydı bir şey bilseydi?» — «Ben onu konuşturmayı bilirim. Bülbül gibi ötecek.» — «Bu delikanlıdan bize hayır yok, Şef.
Tanımadığı biri çıkıp vermiş olmalı o mektubu ona. Herhalde onu bu adrese getirmesi için de avucuna birkaç kuruş sıkıştırmıştır. Delikanlıya künyesini sayıp dökecek değildi ya. Bu da parayı görünce eyvallah demiştir. Bana kalsa herifin yüzüne değil, uçlandığı paraya bakmıştır.» Renzo ayni sesle bir kere daha kükredi — «Senin kafan lüzumundan fazla işlemeye başladı.» — «Kafamı işleteyim diye para vermiyor musun bana, Şef?» — «Öyleyse kafanı istediğim gibi işlet. Öyle zorlu bir herif rastgele önüne çıkan birine böyle bir mektubu teslim eder mi?
Etmez. Tanımadığı birine dünyada etmez. Yoksa adamın papeli cebine attıktan sonra mektubu da bir çüp tenekesine tıkacağını çok iyi bilir. Yok, yok, herif bu genci muhakkak tanıyor…» — «Ama, Şef, belki de bu genç namuslu bir oğlandı. Belki de parayı aldıktan sonra verilen mektubu söylenilen adrese götürmeyi vazife bildi.» — «Olmaz öyle şey! Ya bu genç mektubu göndereni tanıyordu.
Ya da mektubu gönderen onu. Herif yolladığı mektubun istediği şahsın eline geçeceğinden emin olmasaydı onu babasına bile teslim etmezdi.» Bir çift mizana direği gibi önümde yükselen kalın, adaleli bacaklar ağır ağır uzaklaştı, sonra Renzo ilerideki masaya yaslandı. Sonra öbür tarafa döndü Goril. — «Sen okudun mu bu mektubu?» dedi. — «Hayır.» — «Okuyayım da dinle. «Cooley öldü. Şimdi sıra sende. Yakında seninle görüşmeye geleceğim.
Senin de leşini sereceğim.» Renzo’nun sesi hafifleyerek bir mırıltı halini aldı; purosunun dumanını sinirli sinirli çekti. «Mektubun altında da bir tek isim var,» dedi. «Vetter.» Odaya derin bir sessizlik çökmüştü şimdi. Bir ölüm sessizliği. Ne Renzo, ne de öteki konuşuyorlardı, ama içlerinden geçenleri duyar gibiydim. Vetter’in adı geçer geçmez ikisi de ürperir gibi oklulardı.
Hissetmiştim bunu. Öteki fısıldar gibi konuştu: — «Demek bu it Vetter’in adamı? Öyle mi yani, Şef?» — «Olsa ne çıkar, olmasa ne çıkar? Vetter denilen hergele bu taraflara sokulmaya kalkarsa ilk gördüğüm yerde gebertirim, iti. Vetter! Vetter! Nereye gitsek hep o köpeğin bahsi geçiyor. Ondan başka silâh kullanmayı bilen yok sanki bu şehirde.» — «Şef, yine de ihtiyatlı ol, olmayacak bir adım atayım deme.
O herifle zıt gitmeye kalkışma. Tekin değildir Vetter. Bir sürü insanın kanma girdi bugüne kadar. Herifin elinden silâh düşmüyor. Vetter…» Renzo onun lâfını kesti,’ sonra onun yarıda kalan cümlesini kendi tamamladı — «…benden farklı bir adam mıdır yani?
Benden zeki mi? Zorlu mu benden? Bunları diyeceksin, değil mi? Hepinizin gözünü korkutmuş bu Vetter keratası anlaşılan.» — «Bana inanmıyorsan etrafa da sorabilirsin. Şef. Vetter’i herkes biliyor. Şöhretini duymayan kalmadı. Azrailden bile korkusu yok herifin.
Kendisine yan baktın diye bile kalkıp adamı kurşunlayabilir.» — «Kendi çöplüğünde ötebilir belki. Ama burada değil. Johnny. Ben buradayken ona nefes aldırmam. Benim şehrim bu şehir. Benim semtim bu semt. Ben ne dersem o olur burada. Yalnız benim sözüm geçer burada. Kanun benim, Johnny. Onun için Vetter’in aklı varsa bu tarafın çöplüklerinde ötmeye kalkışmaz.
Yoksa Cooley’in başına gelenler onun da başına gelecek.» Renzo bir müddet sessiz sessiz purosundan birkaç nefes çekti. Purosunun dumanı yeniden yattığım yerde genzimi yakmaya başlamıştı. Renzo şimdi böbürleniyordu — «Bana silâh çekmeye kalkışanın sonu ölümdür.
Bana karşı gelenlerin hepsi öldü, Johnny. Cooley kendi kumarhanelerimde ‘bana kaşkariko oynamaya kalkıştı. Ama bir gün o oyunun da sonu göründü. Çok çabuk bitiririm ben böyle oyunları. Yakında polisler Vetter’in de dosyasını kapatacaklar. Çünkü onun da işini bitireceğim.» Johnny heyecandan ürpermeye başlamıştı.
«Onu haklamaya mı niyetlisin, Şef?» diye sordu korkarak. — «Ne sanıyordun yoksa?» — «Nasıl dersen öyle olsun, Şef. Bu haberi derhal bizimkilere yayayım . Vetter’i n ne biçim bir insan olduğunu bilen, tanıyan çıkacak herhalde. Eşkâlini öğrenin ce de onu arar bulurum. Ben bulurum, sen de zımbalarsın. Bir an sözlerine ara verdi, sonra «Peki, bu delikanlıya ne yapacağız?» diye sordu. — «Bizi Vetter’e o götürecek, Johnny.»